DOĞA VE TASARIM İLİŞKİSİ - DOĞADA TASARIM
Doğa ve
tasarım ilişkisinde deniz kabuklarından, mantarlara, ağaçlardan, boynuzlara bir
çok örnek vererek bu konuyu uzun uzun anlatabilirim. Fakat böyle bir şey yapmak
istemiyorum. Bu tarz bilgiler, resimler,
altın oran çizimleri, oldukça yoğun bir şekilde etrafta gezinmekte.
O yüzden
de burada konunun yanından dolanıp başka bir köşesinden bakmak istiyorum. Doğa ile
birlikte bir yaşam başlattığınızda, doğanın size kattıkları ile yeni bir tasarım
süreci başlıyor birey için.
Bu uzun
bir süreçte gelişiyor bence. Yani süreler herkes için muhakkak değişir. Ama
öyle anlık yada günlük ilişkilerden bahsetmiyorum.
Benim
için ilk değişim hafiflemek oldu. Bu zayıflama önce fiziki olarak başınıza
geliyor, önemli bir fark, çünkü fiziksel olarak bir olayı yaşadığınızda elle
tutulur ve ikna edici oluyor. Zihinsel olarak hafiflemek hali hazırda
uğraştığımız bir konu olduğunu düşünüyorum. Bunu bedenen yaşadığınızda,
hafifleyebildiğinize ve daha az ile yaşamınızı sürdürebildiğinize ikna olmak,
zihinsel değişim için destek oluyor insana.
Bedenen çok çalışıyor ve yemek için daha az vakit ayırıyorsunuz. Kilo
kaybı size daha fazla hareket sağlıyor ve daha az kilo ile daha az enerji
harcıyorsunuz.
Bakkal,
nalbur, 30 km. Uzakta. mutlaka unuttuğunuz bir şeyler olduğundan daha az
malzemeniz oluyor,. Hep bir eksiklik ve imkansızlık tasarımda ve üretimde
oldukça zorlayıcı bir süreç başlatıyor sizin için. Bu yaratıcılığı destekliyor.
Kendi
yaşamınızı kurmayı planladığınızda en ilkel tasarım sorunları ile baş başa
kalıyorsunuz. Barınma ve var olma. Bu işe topraktan giriyorsunuz aslında.
Evler
ufak, atölyeler daha da ufak. Enerji sınırlı, atacağınız her adım lojistik
başka bir iş yükü getiriyor . Her bir üretim hayata geçmek için iyi bir
planlama gerektiriyor. Planlama alışkanlığınızı baştan kurgulamak zorunda
kalıyorsunuz ve gerçek bir disiplin hali ile boğuşuyorsunuz.
İhtiyaçlarınız
değişiyor. Konfor tanımınız güncelleniyor. İhtiyaçlar daha gerçekçi oluyor
aslında. Sandalyeler, masalar, çatılar, odalar hep yeniden ele alınması gereken
objeler halini alıyor.
Doğa
olayları kendini daha da hissettiriyor. Doğanın ortasında yağmur, rüzgar, soğuk , güneş, büyük
etkenler. Tüm bunları hazmedip toparlayabilmeniz için oturup gözlem yapmaya
başlıyorsunuz. Tabi bunu tespit etmek bile zamanınızı alıyor.
Verdiğim
eğitim ve danışmanlıklarda fark ettim ki bir çok kişi gözlem yapmayı bir iş
olarak düşünmüyor. İlk yaptıkları kafalarındaki tasarıyı uygulamak için
şartları ve mekanı önemsemeden tüm çevrelerinden bağımsız bir mücadeleye
girmek. Bu akıntıya kürek çekmek gibi. Bol enerji az yol demek aslında.
Tasarımda
ayaklarınız yere basmalı. Yani gerçekleşmeyecek bir tasarım üretilemez, çok güzel
olsa da hayata geçemez. Bu sanat olabilir. Bunu yapabilirsiniz ama bir ev, bir
ütü yada masa, kıyafet yada yemek takımı olduğunda iş değişir. Burada
gerçeklerden bahsetmenin zamanı gelmiş demektir.
Yalınlaşmak,
sadeleşmek, süsten uzaklaşmak sanat ve tasarım eğitiminin temelinde yatan belki
de en sinir bozucu kelimeler. Çünkü gerçekten çok zor bu kelimelerin altını
doldurmak. Oysa söz konusu doğada bir tasarım yapmak ve bunu gerçekleştirmek
olduğunda tam da bu kelimelerden bahsedilir. Bir arazi, bitkiler, ağaçlar,
hayvanlar. Hepsi çok yalın, hepsi çok basittir.
Ağaçların
eğrileri, rüzgarın yönünü, bol su isteyen bitkiler toprağın nerede nemli
olduğunu söyler. Üst taraf kuru olsa bile bu bitkiler sadece nemli toprakta
yaşadığından seçtikleri yer kışın su altında kalacak olan yerdir genellikle.
Güneş
yatak odasının yerini belirler. Sabahın ilk ışıkları tabi ki doğudan gelir ve sizi
uyandırır.
Gözlem
yapmanın teknik kısımlardan başka faydaları da vardır. Doğada yaşayan canlılar
bizlerin unuttuğu bir tasarıma sahiptir. Paylaşım. Hepsi bir diğeri ile ilişki
içinde yaşarlar ve kendilerini böyle kurgulamışlardır. Biri bir diğerinin ya
gıdasını, ya da yaşam alanını oluşturur, gölge yapar, besin sağlar. Bu
etkileşim ve ilişki biçimi, yapılı çevre denilen mimaride verilen bir ders
aslında. Bir yapının çevre ile uyumu, alışverişi ya da bir tasarımın çevre ile
birlikteliği etkileşimi ve iletişimiydi. Gözlem yapmak doğa ve tasarım
ilişkisinde en iyi öğretmendir. İkinci öğretmen ise yaşanmak istenilen hayatın
deneyimlenmesidir. Benzer bir köyde yada evde sorgulanarak deneyimlenen bir
planlama oldukça öğretici ve sadeleştiricidir. Doğada var olmak bana her zaman
kişinin yüklerinden kurtulması olarak gelmiştir. Sağlıklı gıda, temiz hava,
çiçekler ve böcekler benim için ikincil yan etkilerdir. Asıl olan hafiflemek ve
yükten kurtularak daha net bir görüş açısı sağlamaktır. Görüş aşınızı yeterince
genişlettiğinizde gözlerinize daha az ihtiyaç duyarsınız. Doğa bence bize
iyileştirilmiş fiziki şartlardan daha derin bir fırsat sunmaktadır.
Bir de
malzemelerinizi doğal olanlardan seçmek ve yerel malzemeyi kullanmak çok
değerlidir.
Bu gün
ekolojik yapı ve ekolojik tasarım dediğimizde aslında yerellikten ve yerel
kaynaklardan bahsederiz.
Bu
sadece tarım ve sağlıklı gıda demek değildir. Bir ekolojik tasarımın
sürdürülebilir yani yenilenebilir olması için yerel kaynakları kullanması
gerekir. Yerel kaynaklar, yerel ustaları da içine alan büyük bir
çemberdir. Ekolojik tasarım malzeme
açısından da yanlış anlaşılmalara ve karışıklıklara sahip bir konudur.
Ekolojik
mimaride malzemeler, ve yerellik konusunu bir sonraki yazıya bırakıyorum.
Böylelikle gelecek yazının konusu da belirlenmiş oldu.
Hoşçakalın.
Melih
Aşanlı.
.
Yorumlar
Yorum Gönder