Hangi Ağaçtan Ne Yapılır Giriş
Kocaman firmaların ağaç kesimlerini tek
elllerine almadan önce, irili ufaklı keresteciler bulundukları bölgelerin
özelliklerini bilerek gidip ormandan ağaçlarını keser, yapılacak işe göre
onları işler ve yine tanıdıkları marangozlara satarlardı. O zamanlar
marangozlar mesleklerinin gereği sadece ahşap malzeme ile çalışırlardı tabi.
Şimdi ki gibi iki tane tezgah testere alıp tutkallı, sentetik kaplamalı
levhaları kesip vida ile tutturarak dolap yapanlar yoktu. Eğer olsaydı da adına
marangoz değil işçi denilirdi muhtemelen. Benim tanıdığım hiç bir marangoz ustası
böylesine değersiz malzemeler ile çalışmamıştı ömrü boyunca, emekli olunca da
sektöre dayanamayarak dükkanlarını kapamışlardı bir çoğu. İşte bu ustaların
zamanında, ağaçlar hep tanıdık kerestecilerden alınırdı. Bu keresteciler de
işinin ehli insanlardı, mesleklerini babadan, dededen devralmışlardı. Ben bu
efsane ormancıların biri ile tanıştım mesela. Ali abi ile konuşmalarımızda
şimdi katliam yapıyorlar ağaç kesmiyorlar derdi. ömrünü ormanda geçirmiş bu
usta kesilen ağacı değil kesilmeyeni kollamaktan bahseden tanıdığım ilk
insandı. Adabı var demişti o gün, korkutmayacaksın kesmeyeceğin ağacı. Bu
bilginin yıllar sonra ağaçların sinir sisteminden bahseden Avrupalı bilim
insanlarının bir araştırması ile karşıma
çıkacağını hiç tahmin etmemiştim. Ama o da dedelerimizden öğrendiğim diğer
bilgiler gibi son yüz yılda ( önemi var mı bilemiyorum )bilimselliğe kavuştu.
Ben şimdi tüm bunları niye anlatıyorum kısmına gelecek olursak. Aslında
kesilmiş tomruklardan kafamıza göre kereste çıkaramayız. Yani çok istersek
elbette ki ağacı keseriz ama kestiğimiz şey kereste olmaz. O işinde bir adabı
var aslında. Tabi şimdilerde koca makinelerle, ağaçları alıp otomatik
hızarlarda gelişine kesiyorlar. Bu kesim en kolay olan, en az fire verdiren
paralel kesimdir. Paralel olarak kesilen
keresteler öncelikle bol miktarda dönme eğiliminde olurlar.
Taşıyıcılıkları son derece azdır. Çatı kaplaması gibi basit işlerde
kullanılırlar. Fakat bir keresteciye gidip muhtemelen sadece paralel kesilmiş
kereste alabilirsiniz. Kerestenin en kesitine baktığınızda ağacın damarlarından
bunu rahatlıkla görebilirsiniz.
Sağlam keresteler çeyrek biçme tekniği ile
elde edilir. Uğraştırıcı, bol fireli
olduğu için bu yöntem tercih edilmez. Böyle bir keresteyi talep edecek bilgi de
ortalıkta çok gezmediğinden şimdilerde sistem bu. Bir kerestenin kesitine
baktığınızda yaş halkalarının kerestenin eni ile en az 45 derecelik bir açı
yapıyor olması gerekir. 45 ve daha
üzerinde açı yapan malzeme kolay dönmez ve sağlamdır. Eğer ahşabı taşıyıcı olarak kullanmak
istiyorsanız kullanacağınız kereste mümkünse en ortada ki kısım olmalıdır. Yani
eğer 15*15cm.lik bir dikme kullanacaksanız kesitine baktığınızda daire şeklinde
tam bir büyüme halkası görebiliyor olmanız gerekir. Bu kereste son derece
sağlamdır.
Bence malzeme alacaksanız işiniz artık bir
hayli zor. Ya boş verip elinize gelen malzeme ile biraz daha sağlam çatkılar
inşa etmeye çalışacaksınız, yada nazınızın geçebileceği bir malzemeci
bulacaksınız. Bir de fiyat konusunda hassas davranırsanız malzemeciler en kötü
ağacı size vermeye çalışacaklardır. Yani kazıklanmak istemeyen insanlar gariban
ve sinir bozucu olarak adlandırılıyorlar esnaf tarafından. Hele ki kırsal bir
yerlerde yaşıyorsanız durum daha da vahim.
Malzeme tedarik kısmını bir kenara bıraktığımızda
genelde ahşap ile alakalı bana gelen soru hangi ağaçtan ne yapılacağıdır.
Arkadaşlar, sadece çam ve türevlerini bulabileceğimiz bir ülkede yaşıyoruz.
Sarı çam, kara çam, kızıl çam, pembe çam, eflatun çam ( son ikisini ben
uydurdum). Başka yok hepsini kestik, sattık, yenisini ekmedik ve bittiler. Toroslar
sedir ormanları bakımından zengindi, oradaki evler sedirdir. Ama artık sedir
bulamazsınız bulsanız da çok pahalı ve değerlidir. Son şimşirler Karadeniz’de
biraz vardı, yol yaptılar sanırım, yapmadılarsa da yakında nasılsa yapacaklar.
Rus ağaçları oldukça yumuşaktır. Düzgündür ev inşasında kullanabilirsiniz. Bu
liste uzayıp gidecektir, tek tek kaybolan ağaçlarımızı yazmak ta okumakta bence
sinir bozucu.
Bir
genelleme yaparsak, iğne yapraklılar, yani ibreli ağaçlar yumuşak ve yeterince
sağlam ağaçlardır. En çok bu ağaçlar kullanılır. Henüz çam ağaçlarını
bitirmedik. Bitinceye kadar kullanabileceğiz. Mesela benim Kaz dağlarına
yerleştiğimden bu yana bir iki köy büyüklüğünde ormanı yok ettiler. Büyümesi için
bekliyoruz.
Geniş yapraklı ağaçlar ise sert ağaçlardır.
Mobilyada, el aletlerinde, ve neredeyse diğer her şey üretilir. Yine de kısa
bir bilgi vermek gerekirse,
En yumuşak ağaçlar arasında ıhlamur vardır.
Aslında sadece oymacılıkta kullanılır. İyi yapıştırılır ama yumuşak olduğundan
çivi ve vida tutuşu kötüdür.
Kavak ağacı da kibrit çer çöp yapımı için
uygun yumuşak ve esnek bir ağaçtır. Çatı kaplaması, palet ve sandık imal
edilir.
Armut, kiraz gibi meyve ağaçları serttir ve
kaplamacılıkta, mobilyacılıkta kullanılır.
Zeytin bol yağlı tok yapısı ile kap kacak,
kaşık yapımına uygundur. Odun olarak da hızlı yanar ve bol kalorili odunu iyi
ısıtır.
Meşe ak ve kızıl olarak ikiye ayrılır, ak meşe
odun olur kokusu iyidir ve özü yoktur, kızıl meşe özlü, bol çatlayan ama sağlam
ağaçtır.
Kestane teknelerde kullanılır, esnektir, kara
suyu vardır bu su sayesinde tuzlu suda bile çürümez.
Gürgen çok sağlamdır ısıya karşı dirençlidir.
Ak ve karası vardır. Sandalye, fırın küreği kesme tahtası gibi eşyalar yapılır.
Çınar da kızıl ve ak olarak ikiye ayrılır ak
çınar yamru yumru bir ağaçtır dere kenarlarını süsler, kızıl çınar kuru
tutulduğunda çok sağlam ve uzun ömürlüdür.
Ceviz de değerli bir oyma ağacıdır. Sandık
kapı gibi üretimlerde kullanılabilir.
Eğer gerçekten marangozluk ile
ilgilenecekseniz daha bir çok özelliği bilmenizde gerekir. Mesela , damarları,
yapışma özellikleri, ağırlıkları, çivi tutuşları, yarılma mukavemetleri,
renkleri gibi. Küçük bir örnek vereyim. Bir ağacı liflerinin tersine
zımparalarsanız vernik vurduğunuzda çizikler oluşacaktır. Bu lifler, çiviyi
tutan, tutkala yapışan, esneyen, çatlayan, dönen demetler bütünüdür. Uzun lafın
kısası ahşap dünyası bir hayli karışık, zevkli ve detaylıdır.
Geçen yazımda kavak ağacı haricindeki
ağaçların dallarının lodos tarafında genellikle daha fazla olduğunu yazmıştım.
Bu aslında Hıdırellez’deki çiğ damlası ile yoğurt mayalamaya benzeyen bir
bilgidir. Yani bir bilimselliği var mıdır bilemiyorum ve tartışmayı bilim
adamlarına bırakıyorum. Fakat çiğ damlasından ne kadar yoğurt oluyorsa lodos tarafındaki
dallarda o kadar bol oluyorlar. Bir yorumda bulunacak olursam, poyraz sert ve
dondurucu bir rüzgar. Özellikle bizim burada poyraz tarafında kalan tüm
bitkiler buz kristallerine dönüşüp ya kırılıyorlar, yada soğuktan yanarak yok
oluyorlar. Bir dal olsaydım diye düşünüyorum, tatlı sersemliği olan ılık bir
rüzgarı bende tercih ederdim. Birde güney cephenin bol güneş alması bir etken
olabilir. Hele ki bir de ışığın az olduğu ormanlık alanlarda sanıyorum güneş
daha da bir önemli hale geliyordur.
Yeşil Gazete haftasonu ekinde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder