KIRSAL YAŞAM SERÜVENİNE BAŞLARKEN
Bir süredir kırsal yaşam ve gereklilikleri ile alakalı görüşmeler, toplantılar ve paylaşımlarda bulunuyorum. Aslında durum çok basit hem kendi hem de arkadaşlarımın deneyimlerini mesleki bilgilerim ile başkalarına aktarıyorum, başkalarından aldığım veriler üzerine çalışıp yeni çözümler bulmaya çalışıyorum. Tabi ki asıl işim bu değil fakat bir hayli uzun bir süredir gönüllü olarak bir çoğumuz gibi böyle bir uğraşım var. Son dönemde özellikle bu yıl yazdığım kitap yayınlandıktan sonra, mail, telefon, ziyareti eğitim, toplantı gibi yollar ile bir sürü yeni heyecan dolu yürek ile tanıştım. Onlarca sorular, ve planlar etrafımda dönüyordu. Sorulan sorulara cevaplar vermekle yetinmeyip bende sorular sordum.
Genellikle istekler benzerlik gösteriyordu.
-Daha doğal bir çevrede yaşamak,
-Doğa ile iç içe olmak,
-Kendi yetiştirdiği sağlıklı gıdalar ile
beslenmek,
-Takas yapmak,
-Paraya olan ihtiyacı en aza indirmek,
-Dünyaya faydalı olunmasa da, zarar vermemek,
vb.
Başlıca istekler böyleydi sanırım. Ara sıra
bir arada yaşamak ve eko köy kurmak isteyenlerde vardı tabi ki. Bunların hepsi
çok güzel. En azından benim için böyle bir ilginin son bir kaç yılda artması
heyecan verici.
Tabi ki tüm bu isteklerin merak uyandıran bazı
ihtiyaçları vardı.
-Mesela arazi fiyatları ne kadardı,
-En az ne kadar yer alınmalıydı, yada karar
verilmiş bir büyüklük kaç paraydı,
-Ev için en uygun malzeme hangisiydi,
-Yada taş ev
kaça çıkıyordu,
-Kaç metrekarede yaşamak doğruydu,
-Devletten destek için nasıl bir proje
yazılmalıydı,
-Yakınlarda oturan başka şehirli var mıydı,
-Çocuk olursa yada olan çocuk okuma yaşına
geldiğinde okul yakınlarda mıydı,
-Maden, termik, hes var mıydı buralarda.
Bu ve benzeri soruları elimden geldiğince
cevaplamaya çalışırım her zaman. Sorular genellikle benzer yerlerde dolanır, en
fazla kıyısından köşesinden geçer bu konuların. Bazen birileri keçi sever, kaz
çobanı olmak isteyen vardır, mantarcılar, sincapçılar hepimizin bir takım
istekleri işte.
Fakat tüm bu soruların en başında daha en
başında düşünülmesi gerekenlerin yani işin sıkıcı kısmının genellikle atlandığını görmüşümdür her zaman.
Öncelikle birinci soru ya şöyle olmalı, Hangi işi yapmak istiyorum ve o işe uygun
muyum. Yada burayı sevdim peki burada ne
iş yapılıyor ve ben o işe uygun muyum. Gerçekten seviyor muyum. Evet bu
gerçekten çok önemli bir soru. Kurulacak sitemin para kazanabilmesi, dolayısı
ile varlığını sürdürebilmesi, ya bölgeye göre işi seçmek, yada işe göre bölgeyi
seçmek gerekir, bu başka türlü çok ta mümkün değil. Tabi bu arada o işe
uygunluk, gönül verebilmek, istemek te unutulmaması gereken önemli bir nokta.
Mümkünse planlanan iş önceden denenmeli yapılabiliyorsa konu ile alakalı
çiftliklerde kısa bir müddet te olsa çalışılmalıdır.
Önce işe karar vermek ve o işin detaylarını
öğrenmek, oturup biraz ders çalışmak çok önemli. Uzun sürmesi gereken süreç
zaten bu aşama olmalıdır. Geri kalanlar aslında hikayenin lezzetli
detaylarıdır.
Mesela bana ev yapmak için ne kadar bir
araziye ihtiyaç olduğu sorusu çok gelir. Ne diyebilirim ki, en fazla 60-70
metrekare bir arazi yeter herhalde. Olmadı iki kat yapılır olur biter.
İkinci çok gelen soru ise sebze ekmek için
arazi ne kadar büyük olmalı; ben 250 metrekare yer ekiyorum ve genelde ürün
fazlamız oluyor deyince tuhaf bakışlar ile karşılaşıyorum. Evet bu ölçüler
gayet az ama yeterli. Tabi ki yapılacak iş belli olmadığında.
Hayvancılık, meyvecilik, seracılık ve daha bir
sürü tarımsal uğraşı beraberinde zaten bir sürü kriter ile gelmektedir. İş
belli olmadan karar vermek çok zordur ve genellikle gereksiz enerji
harcatırlar.
Benim kırsal macerasında sıklıkla rastladığım
sonuçlar bunlar. Ev ve inşaat konusunu bir kenara bırakıp genellikle sohbetin
ortalarında konu hep sürdürülebilirlik ve yeni iş planlarına döner. Bu ev
tasarımı ve evin malzemesi ile de yakından ilgilidir çünkü. Aslında bu konu
işin dediğim gibi başıdır ve ilgili olmadığı her hangi bir diğer konu yoktur.
Örneğin bir hayvancının ev ihtiyacı ve tasarımı, bir seracının yada bir meyvecinin
ihtiyacında bir hayli farklıdır. Araziler ve bölgeler bile başka özelliklere
sahiptir çoğu zaman. Buda yapının malzemesini ve tekniğini etkileyen önemli
faktörlerden biridir. Hatta Hayvancılık her bölgede evler gibi değişik
tasarımlara ve malzemeler sahip ağıllara ihtiyaç duymaktadır. Bu işlerin her
birinin gerekli donanım ve araçları da başkadır ve atölyelerden garajlara,
depolardan mahzenlere işin içine bir sürü daha yapı girebilmektedir. Bu zamanı,
maliyeti, araziyi belirler yada etkiler.
Saymakla bitiremeyeceğim bir sürü etken,
kelebek etkisi halindi birbirini tetikler, ya başınızı derde sokarlar yada işin
eğlencesi olurlar. Uzun süredir şehirlerden uzak olan yaşamımı bir kenara
bıraktığımda bile, bir tasarımcı olarak profesyonel önerim planlamayı doğru
yapmaktır. Gerek müşterilerim, gerek dostlarım ile bunca yıldır en çok
takıldığım onu başlığı her bir tasarım için sürdürülebilirliktir. Son dönemde
popüler olsa da bu tanım tasarımın asıl konularından biridir. Uygulanamaz veya
yaşamını sürdüremez bir tasarım maalesef bir tasarım olmaktan çok uzaktır.
Ofis, mağaza, veya ürün, çok önemli değildir. Özellikle benim konum olan
çiftlikler, ve kırsal yapılar söz konusu
olduğunda işin içine birbiri ile bağlantılı bir çok hane halkı, ve bu halkın
yaşayacağı çeşitli yapılar girmektedir. İşte bu hane kalkının bir brokolimi,
bir keçimi, yoksa bir mantar mı olacağı gerçekten çok önemlidir. Evet hepsini
isteyebiliriz ve birlikte de yaşayabiliriz ama unutulmaması gereken bir amiral
gemisinin varlığı olmalıdır. İşte bu gemi ne olacak. Kaptanı kim olacak, hangi
sularda yüzecek.
Sonrası gerçekten çok kolay.
06/11/2016 tarihinde Yeşil Gazete Haftasonu
ekinde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder